tarih saati: sultan ikinci abdulhamid'in tahttan indirildikten sonra beş parasız ve çok zor durumda bırakılmış ve devlete dilekçe yazmak zorunda kalmış (!)..

Sultan ikinci Abdülhamid, tahttan indirildikten sonra, zor günler geçirir. Öldürülme ve beş parasız kalma tehlikeleri içinde Devlete, Millete, Meclise ve askere hitaben Selanik'ten mevcut durumuyla ilgili taleplerini belirten bir dilekçe gönderir. Aşağıda Sultan’ın dilekçesi yer almaktadır ;

” Devlet, Millet, Mebusan ve Askere Dilekçemdir.1908 nisanının dördüncü salı günü akşamı Ayan ve Mebusan tarafından seçilmiş tebliğ heyeti, hayatımın teminat altında olduğunu ve her türlü taarruzdan uzak bulunduğunu, oğlum Abdürrahim Efendi ve yakınlarımdan bir kısmının önünde, ailemin işitebileceği bir şekilde söylediler ve tebliğ ettiler. Gecesi de Ferik Hüsnü Paşa, beraberindeki ordu ileri gelenleri ve subaylarla gelerek Tebliğ Heyetinin sözlerini doğruladılar; hayatımın hiç bir surette tecavüzlere ve taarruzlara hedef olmayacağını, ikinci ve üçüncü Ordu ile asker, hayatımın korunmasının kefili bulunduklarım ve bütün milletin o yolda teminatta bulunduğunu ve Selanik'te hazırlanan yerde tam bir saygı içinde oturabileceğimi söyleyerek, şayet bu noktada tereddüt edilirse, birlikte arabaya binerek ve elime rovelver vererek -Tanrı esirgesin- bir tecavüz vukuunda önce kendisini öldürmekliğimi, vallah, billah, tallah kelimelerile yemin ve Kuran-ı şerifi de getirip ona da el basacağım söylemiş ise de, ‘ Haşa, Allah esirgesin, ben katil olamam ‘ diyerek teminat ve yeminlerine inanılıp hususî trenle Selanik'e gelindi.

Burada gördüğüm nazik muamele ve zabitlerin korunmam hususunda gösterdikleri gayretler gerçekten takdire değer. İyi ve kötü, fakat hâlis niyetle otuzdört sene, vallahi ve billahi, geceli-gündüzlü devlet ve millete hizmet eyledim, Şeyhülislâm Efendi vasıtasıyle ettiğim yemine aykırı bir hal ve harekette bulunmadım. Meşrutiyet aleyhine nüfuzumu kullanmadım, İstanbul'daki asker hâdisesinde vallahi malumatım yoktur, İşte buralarını yeminle temin ederim.

Biraderim rahmetli Sultan Murad hazretleri, yirmi altı yıl ömür sürüp maiyyetlerinde bir çok harem ağaları ve rahmetli Hayreddin Paşa'ya hizmet etmiş olan Server Ağa ve gereği kadar bendegan ve saire bulundurdu : Saray hazinesinden ve mutfağından her türlü yiyecek, içecek ve diğer gerekenler kendileri için tertip ve rahat ömür sürmeleri için her şekilde hazırlandı. Rusya askeri(nin) daha Ayastefons'ta bulunduğu bir kargaşalıkta Ali Suavi olayı çıkması üzerine Müşarünileyh hazretlerini hemen yanıma alıp, ortalık yatışınca yine eski yerine gönderildi ve vefatlarına kadar, korunması ve arkalanması noktasında ne ölçüde dikkat ve gayret harcandığı ve aileleri, benim ailem ölçüsünde aylık aldığı ve hasta ve illetli bir vücuda sahip oldukları halde, bunca müddet her türlü arzusuna ulaşmak suretiyle yaşadıkları apaçık ve sonra ölümleri ne yolda vuku bulduğu dahi hususi doktoru Rıza Paşa'nın raporu ile bellidir. Vefatlarından sonra, aileleri fertlerine kendi evladım gibi bakarak refahları ve huzurları için hiç bir şey esirgenmedi. Hatta, müşarünileyh hazretlerinin muhterem haremi baş kadınefendi, akıllı ve dindar olup, sözü geçen Server Ağa aracılığı ile ailemle birlikte maaş aldıkça, memnuniyetlerini bildirmek için yazdığı teşekkür mektupları, hala Saray'daki evrakım arasındadır.

Oğulları Selahaddin Efendi'nin aleyhimde bulunacağına inanmam; düpedüz uydurmadır. İçinde bulunduğum felaketli halin anlaşılabilmesi, şöylece hülasa edilebilir ; Bir çok iyalim ve bir çok evladım olduğundan, İstanbul'da bulunan oğlum Nureddin Efendi, kendi annesi ile diğer yaşlı kadınlardan müteşekkil aile fertleri, bugün de bir ekmek parçasına muhtaç haldedirler. Maaşım, şimdilik burada (Selanik'te) idareye yetmekte ise de, İstanbul'dakilerin nafakalarına yardım edecek derecede değildir. Bununla beraber, bu mahrumiyetin kaldırılması hususunu Devlet ve Milletin dikkate alacağına eminim. Çünkü bütün servetim ve varlığım müsadere edildi. Perişan ve merhamet edilecek bir halde kaldım.Bu tafsilattan maksadım şunlardır:

Önce kendimin, sonra evlat ve ayalimin hayatı her türlü tecavüz ve taarruzlardan uzak olduğu hakkında yapılan vaitler ve teahhütler, Ayan vs Mebusan ve Devlet ve Asker tarafından teminat ve karar altına alınsın; bu karar da açık bir dille, resmî ve yazılı olarak tarafımıza tebliğ edilsin.
Daha sonra, oturmakta olduğum Alâtini köşkü, namıma satın alınsın ve hayatımın sonuna kadar oturmaklığım için bana tahsis edilsin.

Ve en sonra, hizmetimde bulunanların şahsî hürriyetleri kendilerine tanınsın...İşte dileğim şu üç şeyden ibarettir; zira, can korkusu insan için her an ölümdür. Hayat ise kutsaldır, ondan güvensizliğe düşmek gibi felâket olmaz. Bu sebeple, belirtilen üç şart karara bağlandığı ve yapıldığı takdirde, nasıl istenir ve kimin huzurunda gerekirse, bankadaki varlığımın teslimine dair kâğıdı yazmaya ve imzalamaya hazırım. Servetimin Asker için muhafaza edildiğini, bir gerçek olarak söyleyebilirim. Varlığım, keşke daha çok bulunsaydı da, hepsim birden Ordu'ya bırakmak şerefine erişebilseydim.

Cenabı Hakka kasem ederim ki, bu geçici dünyada tek maksadım yalnız Devlet ve Millete dua etmek ve sayılı günlerimi bulunduğum yerde tamamlamaktır. Kesinlikle başka bir fikrim yoktur. Arzu olunacak surette teminat vermeğe hazırım. Bu sebeple, işbu arzuhalimin Mebusan Meclisi'nde okunması ile, büyük milletimin ve meşrutiyet devletinin görünmekte olan haşmet ve atıfetine nisbetle, ehemmiyetten uzak olan sözü geçen dileklerimin kabulünü rica ederim. 29 Haziran 1909

İşte yıllarını devletine ve milletine hizmete adamış bir Sultan ve düşürüldüğü acıklı durum. Vefasızlığın bu kadarına da pes doğrusu… Senin hakkını nasıl ödeyeceğiz Koca Sultan ?

internet kitapçınız kitapyurdu.com'dan binlerce kitaba ulaşabilirsiniz.

0 yorum:

Yorum Gönder

Copyright © 2008 - tarih saati - is proudly powered by Blogger
Smashing Magazine - Design Disease - Blog and Web - Dilectio Blogger Template