PKK'dan kaçtıktan sonra Irak'ta evlenen ve yakınlarının girişimiyle geçtiğimiz günlerde Habur Sınır Kapısı'nda güvenlik güçlerine teslim olan Kerim kod adlı A.P. ve eşi Berfin kod adlı R.Y isimli PKK mensupları şok açıklamalarda bulundu.
Kerim kod adlı A.P. (39), iki kez örgüte katılıp kaçtığını, yakınlarının devreye girmesiyle güvenlik güçlerine teslim olmaya karar verdiğini söyledi. 1992 yılında A.K. isimli Diyarbakırlı şahsın telkinleriyle örgüte katılmak üzere Diyarbakır'a döndüğünü ve Dicle ilçesi Kurşunlu köyüne gelen örgüt elemanlarının arasına katıldığını belirtti.
Örgütte yaşam koşullarını gördükten sonra kaçmaya karar verdiğini belirten A.P., ilk girişiminde başarısız olduğunu ve örgüt elemanları tarafından yakalandığını söyledi. Grup sorumluları ve gruptaki teröristlerin kendisini ikna etmeye çalıştığını dile getiren A.P., 1995 yılında Elazığ'ın Karakoçan ilçesi kırsalında örgütten kaçtığını belirtti. A.P., kaçtıktan sonra Diyarbakır'daki ailesinin, 2 ay sonra da İstanbul'daki ağabeyinin yanına gittiğini aktardı. Ağabeyinin telkinleriyle Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne teslim olduğunu söyleyen terörist A.P., 8 ay Elbistan Cezaevi'nde tutuklu kaldığını ve Pişmanlık Yasası'ndan yararlandığını kaydetti.
Lavriyon kampındaki şahıs, Kandil’de füze eğitimi veriyordu…
Kaçakçıların terör örgütüyle bağlantısının bulunduğunu dile getiren A.P., Yunanistan'ın örgüt genel sorumlusu Erdal tarafından Lavriyon kampına götürüldüğünü söyledi. A.P., Lavriyon kampında gördüklerini şöyle açıkladı:
"Lavriyon kampı aynı zamanda mülteci kampı olarak bilinse de terör örgütü bu kampı ele geçirmiş durumda. Orada 25-30 kişi örgüte katılmak için eğitim görüyordu. Bu grubun dışında 2-3 kişilik bir gruba ise Yunanlılar tarafından eğitim veriliyordu. Bu grup arasında yer alan Polat isimli şahsı Kandil'de gördüm. Orada örgüt elemanlarına füze dersi veriyordu."
1999 yılında terörist başı Abdullah Öcalan'ın yakalanmasından sonra sahte pasaportlarla 10 kişilik bir grup halinde uçakla Rusya'nın başkenti Moskova'ya gittiklerini anlatan A.P.,
" Moskova'da bizi karşılayan kuryeler vasıtasıyla iki saat yol aldıktan sonra terör örgütünün satın aldığı domuz çiftliğine gittik. Burada terör örgütüne katılmak üzere değişik yerlerden gelen 30 kişilik bir grup vardı. Burada bir ay bekledikten sonra 7 kişilik bir grupla uçakla İran'ın Tahran kentine gittik. Önce Urumiye kentine gittik, oradan da bizi Hinera kampına götürdüler" dedi.
Örgütten kaçıp YNK’ne teslim olduk…
Daha sonra Kandil'de bulunan Şehit Harun kampına götürüldüğünü ve burada yeni kurulan Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi'nde görev aldığını anlatan A.P., burada eşi Berfin kod adlı R.Y ile tanıştığını ve aralarında hemşehrilikten dolayı bir bağ oluştuğunu belirtti. A.P. daha sonra evlendiği R.Y ile birlikte 2003 yılında kaçmaya karar verdiklerini ve Irak'ın Raniye ilçesinde Kaladiza Karakolu'na giderek R.Y'yi teslim ettiğini, kendisinin ise Süleymaniye'ye gidip YNK güçlerine teslim olduğunu söyledi.
A.P., örgütten kaçan kişilerin götürüldüğü Serav isimli kampa götürüldüğünü belirterek, "Berfin'i de oraya getirdiler. 1.5 ay kaldıktan sonra kampta kalmak istemeyip Berfin ile Seyit Sadık kasabasına yerleşerek dini nikahla evlendik. Daha sonra YNK tarafından evliliğimiz onaylandı. 2005 yılı Temmuz ayında Baran isimli çocuğumuz doğdu. 2008 Ocak ayına kadar bu bölgede kaldık. Türk Silahlı Kuvvetleri'ne teslim olup Türkiye'ye gelmek istiyordum. Bunu telefonla ulaştığım akrabalarıma anlattım. Onlar da yetkililerle irtibat kurduktan sonra 19 Ocak 2008 tarihinde eşim ve çocuğumla Habur Sınır Kapısı'nda Türk güvenlik güçlerine teslim oldum" diye konuştu.
PKK’nın elinde Rus füzeleri var…
Kuzey Irak'ta örgüte ait Hinera, Kale, Kortek, Kanicengi, Suredi, Şehit Rojat, Dole Koke, Enze, Levje balakati, Şehit Hebun, Aşkulki kamplarını bildiğini belirten A.P., Şehit Harun kampında 3 adet Rus yapımı füze gördüğünü söyledi. Kandil bölgesi Şehit Harun kampında 700 ila bin 500 kişinin barınabileceği mağaralar bulunduğunu aktaran A.P., örgütün kongrelerini burada yaptığını, sağlık, basın yayın işlemleri ve cephaneliklerin de burada bulunduğunu ifade etti.
Kandil ve Hinera kamplarında bol miktarda plastik patlayıcı ve TNT bulunduğunu belirten A.P., "Çuvallar içinde saklanıyordu. Irak'ta bulunan Peşmergelerden temin ediliyordu. Para karşılığı bazen örgüt mensupları alıyor, bazen de Peşmergelerin kendisi bu patlayıcıları getiriyordu" dedi.
Terör örgütü, KDP ve KYP'nin zaman zaman ittifak yaptığını söyleyen A.P, sözlerini şöyle sürdürdü:
" Bu üç oluşum birbirlerine silah yardımı yapmaktadırlar. Özellikle ABD Irak'a girdikten sonra terör örgütüne silah yardımında bulunmuştur. Benim olduğum dönemde örgütün elinde uçaksavar ve füze vardı. Füzelerin Rusya'dan geldiğini söylüyorlardı. Uçaksavarların KDP ve KYP'den alındığını biliyorum."
Suriyeli teröristler gruplaşma içinde…
Örgütün Suriye ve Suriye'deki yapılanma konusunda bilgisinin bulunmadığını ifade eden A.P., örgüt içinde bulunan Suriyeli şahısların gruplaşma içerisine girdiklerini aktardı. 2002 yılında Nasır, Harun ve Hebun isimli 3 şahsın Osman Öcalan ve örgütle ters düştükleri için infaz edildiklerini anlatan A.P., örgüte en yoğun katılımın Türkiye'den olduğunu söyledi. Örgüte İran, Irak, Suriye ve Ermenistan'dan katılımların olduğunu belirten A.P., "Türkiye'den ve özellikle Diyarbakır'dan çok katılım oluyordu. Katılımlar genelde Van ili Başkale ilçesi üzerinden Kuzey Irak'a işçi adı altında getirilmesi ile oluyordu" şeklinde konuştu.
Güvenlik güçlerine teslim olan Kerim kod adlı A.P., 2000 yılında üniformalı Amerikan askerleri ve KDP yetkililerinden oluşan 6-7 araçlık bir konvoyun Hinera kampına gelerek Murat Karayılan ile görüştüğünü anlattı. A.P., görüşmeyle ilgili şu bilgileri verdi :
" 2-3 saatlik bir görüşme yaptıklarına şahit oldum. Konvoydaki araçlarda Amerikan bayrağı vardı. Üniformalı askerlerin üzerinde de ABD bayrağı vardı. Ayrıca İran Dışişleri Bakanı 3 araçlık bir konvoyla Şehit Harun kampına gelerek Cemil Bayık ile görüşmeler yaptı. Yunanistan Lavriyo şehrinde bulunan mülteci kampı görüntüsündeki örgüt eğitim alanına Yunanistan askeri birliklerinden üniformalı olarak gelen 3-4 kişilik subayların patlayıcı madde ve füze konularında eğitim verdiğini gördüm. Irak ordusuna ait silah ve mühimmat terör örgütünün eline geçti. Bunları Iraklı vatandaşlar ve Irak ordu yetkilileri getiriyordu. Bazılarını da örgüte satıyorlardı."
İntikallerde 2-3 kişilik öncü grubunun çıkarıldığını belirten Kerim kod adlı A.P, intikalin güvenliği için hayvan sesleriyle haberleşmenin sağlandığını belirtti. A.P, intikallerde alınan güvenlikle ilgili şunları kaydetti : " İntikallerde herkes önündeki ve arkasındaki örgüt mensubundan sorumludur. Bu tür intikallerde gece parola belirleniyor. Bir tehlike anında telsiz değil de en öndeki bir arkasındakine tehlikeyi aktararak bilgilendirme teknikleri kullanıyorlar. Genellikle ön tarafta bulunan örgüt mensuplarında hafif silahlar bulundurulur. Genelde işaretler doğada bulunan o bölgeye has hayvan sesleri ile sağlanır. En çok baykuş, kurt, koyun ve köpek sesleri kullanıldığını biliyorum. İntikaller genellikle geceleri yapılıyor, gündüzleri ise istirahat ediliyor."
A.P., örgütün Irak, İran ve Türkiye sınırında görevlendirdiği gümrükçüleri bulunduğunu söyledi. Kaçakçılardan vergi adı altında para toplandığını aktaran A.P., " Ayrıca Avrupa'da bulunan örgüt sempatizanları tarafından toplanan ve örgüt adına faaliyet yürüten iş yerlerinden elde edilen paralar örgütün Avrupa sorumluları tarafından kamp bölgelerine aktarılmaktadır. Örgütün özellikle Kuzey Irak ve İran'daki uyuşturucu kaçakçıları ile irtibatları vardır. Gönderilen her uyuşturucudan yüzde 25 pay alınır. Örgütün en büyük gelir kaynaklarından biri de budur " diye konuştu.
Üniversite mezunları özel kuvvetlere alınıyor…
A.P, örgüte katılan üniversite mezunlarının özel kuvvetler tabir edilen gruplara verildiğini ve aldıkları eğitim sonrası metropol illerde eylem yapmaları için görevlendirildiklerini ifade etti. Üniversite mezunlarına patlayıcı, suikast, sabotaj, serhildan (başkaldırı) ve sivil itaatsizlik üzerine eğitimler verildiğini açıklayan A.P., "Bu birimde bulunanlar genelde diğer örgüt mensuplarınca bilinmezler. Bunlara tanınan ayrıcalıklar arasında kamp yerlerinde ranza tahsis edilmesi, özel elbiseler verilmesi, özel yemekler yemeleridir" dedi.
Çatışmalarda yaralanan örgüt mensuplarının kamp bölgelerine, oradan da KDP ve YNK birliklerine ait hastanelere götürüldüğünü anlatan A.P., duruma göre bazı örgüt mensuplarının Rusya ve İran'a gönderildiğini söyledi. Son olarak örgüt içinde Murat Karayılan ve Cemil Bayık’ın etkin olduğunu aktaran A.P., kamplarda sadece örgüte yakın TV ve radyoların dinlenmesine izin verildiğini belirtti.
Hava saldırısı sonrası kaçışlar çoğaldı…
Kerim kod adlı A.P., Türk Silahlı Kuvvetleri'nin hava saldırısından sonra örgütten kaçışların arttığını dile getirdi. A.P, şunları kaydetti: "Hava saldırısından sonra örgütten ayrılıp Süleymaniye'ye gelen örgüt mensuplarıyla yaptığım görüşmede, kampların tamamen kullanılamaz hale geldiğini öğrendim. Örgütün kaçışları önlemek için çok sert tedbirler aldığını ve kaçma girişiminde başarılı olamayanlardan bazılarının intihar ettiğini duydum."
Örgüte katılmaktan büyük pişmanlık duyduğunu belirten A.P. "Devletten beni affetmesini, toplumdan ise beni kabul etmesini bekliyorum" dedi.
Kerim kod adlı A.P ile duygusal ilişki yaşadıktan sonra beraber kaçıp evlenen Berfin kod adlı R.Y. isimli örgüt mensubu, 1999 yılında HADEP gençlik kollarında görevli 3 gencin telkinleriyle örgüte katıldığını belirtti. Kelereş kampında 3 ay askeri, siyasi ve silahlı eğitim gördüğünü aktaran R.Y., Kelereş kampına katıldığı sırada tutuklu bulunan Gülbotan isimli kızın ajan olduğu gerekçesiyle örgüt talimatıyla infaz edildiğini kaydetti.
Kampta kaldığı süre zarfında ağırlıklı olarak Türkiye'nin siyasi tarihi ve Abdullah Öcalan'ın yazmış olduğu kitapların çözümlerinin yapıldığını belirten R.Y., şu itiraflarda bulundu : “ Abdullah Öcalan'ın avukatı olan İrfan Dündar kampa devamlı gelerek Abdullah Öcalan'ın cezaevinden vermiş olduğu talimatları konsey üyelerine bildiriyordu. Ben özellikle Türkiye siyasi tarihi hakkında eğitim alırken, çelişkiler içine düşmeye başladım. Ayrıca kamp içerisinde gruplaşma ve çetecilik olayları başlamıştı. Bu çetecilik olaylarında Suriyeli örgüt mensupları bir grup, Türkiye'den gelen örgüt mensupları bir grup oluşturmuştu. Suriye grubu tüm görevlerin Türkiye'den gelen örgüt mensuplarına verildiğini söyleyerek ayrımcılık yapıldığını söylüyordu."
Berfin kod adlı R.Y., konsey üyelerinin isteklerini yapan bayan elemanların aktif görevlere getirildiğini, kabul etmeyenlerin ise ajanlıkla suçlandığını ve infaz edildiğini belirtti.
R.Y, şunları söyledi : " Bayan örgüt mensupları ile örgütün konsey üyeleri arasında yozlaşmış bir ilişki söz konusuydu. Konsey üyelerinin isteklerini yapan bayan örgüt mensupları daha aktif görev alıyorlardı. Konsey üyelerinin teklifini kabul etmeyen bayan örgüt mensupları da ajan olarak nitelendirilip infaz ediliyordu. Özellikle bu tür ilişkiler PKK'nın askeri güçlerinde bulunan ve Türkiye dağ kadrosunda faaliyet gösteren örgüt mensupları içinde sıkça yaşanıyor."
Kuzey Irak’ta Tikko’nun kampı var…
R.Y isimli örgüt mensubu, Dola koke kampına yakın bir yerde Türkiye'de faaliyet gösteren TİKKO terör örgütü mensuplarının da barındığını ve eğitim yaptığını belirterek, TİKKO'ya lojistik desteğin PKK tarafından verildiğini söyledi. Kandil Dağı'nda genelde 4 bin 500, 5 bin civarında örgüt mensubunun bulunduğunu dile getiren R.Y., Mahmur kampında da bir hastane bulunduğunu, sağlık durumu kötü olan örgüt mensuplarının burada tedavi edildiğini aktardı.
PKK'nın silahlı kanadı HPG'nin canlı bomba, bomba eğitimi, mayınlama, suikast, sabotaj eğitimi aldığını belirten R.Y., PKK ile KDP güçleri arasında 2000 yılında bir çatışma yaşandığını ve sonrasında Kandil bölgesinin tamamen örgütün eline geçtiğini ifade etti.
R.Y., örgüte Türkiye içerisinden en çok Adana, İstanbul ve İzmir illerinden katılım olduğunu anlattı. Suriyeliler arasında gruplaşma olduğunu dile getiren R.Y., sözlerini şöyle sürdürdü :
" Suriye'den örgüte katılım fazla olduğu için üst düzeyde sorumluluk istiyorlardı. Fakat örgüt bu konuya sıcak bakmıyordu. Suriyelilerle bu sıkıntı yaşanmaya başlayınca manga ve takım komutanı seviyesindeki örgüt mensupları tabur komutanı seviyesine getirildi. Hatta konseye de Suriyeli bir örgüt mensubu dahil edildi."
BM heyeti kampa geldi…
R.Y isimli örgüt mensubu, 2001 yılında Kandil bölgesi Akuyan alanına Birleşmiş Milletler Örgütü'nden bir grubun geldiğini öne sürerek, " Çekim yaptıklarını ve örgüt mensuplarıyla görüştüklerini gördüm. Bize kamptaki faaliyetlerimiz ve beklentimizle ilgili sorular sordular " ifadelerini kullandı.
PKK terör örgütün ilk kuruluş amacının Kürdistan devletini kurmak olduğunu belirten R.Y., şöyle konuştu : " Yapılan çalışmalar ve faaliyetler buna endeksliydi fakat Abdullah Öcalan'ın yakalanmasından sonra bu fikirden vazgeçilerek Kürt kimliğinin tanınması konusunda eylem planları hazırlandı. En büyük eylem planı Kürt kökenli vatandaşların yaşamış olduğu illerde ayaklanma çıkarmak ve kaos oluşturmaktı."
Kaynak : www.haberler.com
Yıllardır binlerce şehit ve gazi vererek mücedele ettiğimiz PKK’nın dost ve müttefiklerimizle (!) olan yakın ilişkilerini gözler önüne sermesi bakımından önemli bir haber… Bu tür haberleri zaman zaman duyduk ve duymaya da devam edeceğiz galiba… Türkiye’nin başına çorap örmek isteyenler daima var olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Düşmanımın düşmanı dostumdur parolasınca Türkiye’ye düşman olanlar elbetteki birbirleriyle dayanışma içerisinde olacaklardır. Asıl merak ettiğim konu ise; Türk askerlerinin başına çuval geçirme cesaretini gösteren dostlarımızın (!) gerçek yüzlerini ne zaman anlayacağız ve yüzümüze gülüp arkamızdan vurmalarının hesabını ne zaman soracağız veya sorabilecek miyiz acaba ? Ne dersiniz ?...
0 yorum:
Yorum Gönder