“ Kuru Ot ve Paçavra Fiyatına, Okkası Üç Kuruş On Paraya ” Bulgaristan’a Satılan Osmanlı Arşivi ve Yok Olan Arşivler
Dr. Adil ÇELİK – Dördüncü Bölüm
6.4. Günümüzde Devam Eden Anlayış
Bugüne yaşanan kadar trajik olaylardan sonra, arşivlerde bulunan evrakın çok ihtimamlı şekilde korunduğu, araştırmacılarla paylaşıldığı zannedilebilir. Keşke öyle olsa.
Daha 2000 yıllarında gazete haberlerine göre, kuruluşunun 700. yıl dönümünde Osmanlı arşivleri SEKA çöplüğünden çıkarılmıştır.
Abdullah Muradoğlu tarafından yapılan habere göre, Osmanlı Arşivi'ne ait bazı belgelerin SEKA çöplüğünde bulunması, tarihi belgelerin kağıt yapılsın diye SEKA'ya gönderildiğini göstermektedir. Aralarında Sultan II. Beyazıt tarafından kurulan Harameyn Vakfı da olmak üzere çeşitli vakıflara ait Osmanlı evrakı İzmit'teki SEKA çöplüğünden vatandaşlar tarafından toplanmıştır (44).
Muhabir, evrak yok etme geleneğine birkaç çarpıcı örnekte vermektedir. Örneğin, Birinci Dünya Savaşı yıllarındaki Rus işgali sırasında el konulmasın diye Samsun'a gönderilen 500 yıllık Trabzon Vilayet Arşivi, işgalden sonra Trabzon'a iade edilmiş, fakat bu arşivler bir cehalet sonucunda 1982 yılında denize dökülmüştür.
Yine, Demokrat Parti ve Adalet Partisi arşivinin önemli bir kısmı ve 1961–1980 yılları arasında faaliyet gösteren Senato'ya ait orijinal zabıtlar da SEKA'ya gönderilerek imha edilmiştir. 12 Eylül döneminde Senato zabıtlarının SEKA'ya gönderilmesi olayı TBMM eski Başkanı Hüsamettin Cindoruk tarafından tespit edilmiştir.
Gazete haberine göre, 1998 yılında da Dışişleri Bakanlığı'na ait kıymetli belgelerin bulunduğu çelik kasalar Milli Emlak tarafından ihaleye çıkarılmış, hurdacılar tarafından satın alınan kasaların içerisinde çok gizli damgalı belgelerin olduğu anlaşılmıştır. Bu belgelerden bir kısmı, kasaları satın alan bir marketten çıkması üzerine, belgeler toplanarak Dışişleri Bakanlığı'na verilmiştir.
2005 yılında eski bakanlardan Hasan Celal Güzel, Atatürk dönemi Çankaya arşivleriyle ilgili bir anısını okuyucularıyla şöyle paylaşmaktadır. Güzel,
“….Zamanın Cumhurbaşkanı Kenan Evren, bir gün bana, "Sayın Güzel, siz Osmanlı ve Cumhuriyet Arşivleri konusunda güzel hizmetlerde bulundunuz. Çankaya Köşkü'nde Atatürk'e ait çok değerli arşivler var. Bunun tasnifini de yapar mısınız?" diye sordu. Heyecandan yüzüm kıpkırmızı olmuştu. Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde çok değerli arşiv malzemeleri olduğunu biliyordum. O heyecanla kim bilir nasıl bir ses tonu ile "Hay hay, çok iyi olur!" demişim ki, Evren Paşa şaşırdı ve "Bunu daha geniş bir zamanda konuşuruz" diyerek bu düşüncesinden vazgeçtiğini söylemektedir.
Hasan Celal Güzel, “Daha sonra Evren Paşa, bu arşivleri SEKA'ya gönderip imha ettireceğini söyledi. Aklıma gelince içim ürperiyor ve Evren Paşa'nın bu eşsiz tarih hazinesini yok etmemiş olmasını diliyorum ” demektedir.(45)
Sonuç
Tarihte Göktürk, Uygur, Karahanlı, Gazneli, Selçuklu ve Osmanlı gibi 16 devlet kurmuş, gerek bu devletlerle ve gerekse son kurduğu Osmanlı Devletiyle üç kıtada, altı asır boyunca hak, adalet ve hoşgörünün temsilcisi olmuş bir milletin ve medeniyetin mirasçısı olmak, onur duyulacak şeylerin en güzeli olsa gerek.
Birde bu 600 yıllık devletin ta kurulduğu ilk günden yıkılışına kadar geçen sürede, bütün iş ve işlemelerini kaydederek bunu bizlere kadar ulaştırmasına şahit olmak, ayrıca heyecan vericidir. Fakat bir milletin kendine ait tarihi geçmişi olan arşivlerini adeta yağmalarcasına başka ülkelere satması, mahzenlerde yok olmaya terk etmesi veya yakması akıl ve mantıkla izah edilecek bir şey değildir. Arşivlerin yakılması veya yok olmaya terk edilmesinin sebebi, geçmişi inkâr ve yok etme, gerçekleri milletten saklama veya arşivlerin değerini takdir kabiliyetinin yetersizliği olarak açıklanabilir.
Hiç şüphesiz bu olup bitenleri yıkılan bir devletin enkazında kalarak adeta travma geçirmiş, insanların yaptığı bir hata ve yenileşme sürecini geçmişi yok etmek olarak ülke insanın kafasına sokan art niyetli mihrakların işi olarak görülebilir. Olup bitenlerden ders almak bu konuda ki tek teselli kaynağı olsa bile, bugün hala arşivlerin öneminin hala anlaşılmamış olması teselliyi de gölgelemektedir.
EK - Boş ve değersiz diye Bulgaristan’a satılan evrakların nakli sırasında sokaklara dökülen ve M. Cevdet tarafından çocukların elinde toplanarak İsmet İnönü’ye gönderilen belgelerin kısmı
Bulgarlara satılırken yere düşen ve sokak çocukları tarafından yirmi kuruşa bendenize verilen mühim vesikalardan: Bunların arzından evvel Vamber’in (Geletizemle) mecmuasında (1903 senesi) yazdığı Türkçe mütalaasını dercediyorum:
“ Biz Macarlar kendi tarihlerimizi ve münasebatı coğrafiyemizi izah için Türk vesikalarından nevi nevi faide görüyorüz. Türklere şükranımızın sebeplerinden birisi Türklerin Macaristanı zaptı vaktindan kalma (vergi vesair hâsılatı miriye defterleridir). Bu resmi vesikalar, Macaristanın iki yüz seneden daha evvelki hallerini, nufusunu, ziraatını, ticaret ve sınaatini bildiren takrirat ve tafsilâtı havi olup, geçmiş zamanımızın aynasıdır.
Bu Türk vesikalarının emsali dünyada kolay kolay bulunmaz. Zira, o vakitler Türk memurları her şehrin, her köyün, her mahallenin evlerini nufusunu, hububatın cins ve miktarını bile kemali dikkatle yazmışlar ve fevkalâde kıymetli istatistikler bırakmışlardır ” diyor.
Halbuki bizim komisyon böyle (hububat) kayıtlarını görünce arpa ve buğday hesabının tarihçe ne ehemmiyeti vardır diye hüküm vermiştir sanırım. Mezkûr vesikalar ;
1. Üç yüz elli sene evvelki bir askeri vesika: 1096- 1099- 1101 senesi Viyana seferine dair parçalanmış (yol masarifi defteri); bundan hangi tarih bahseder? Bu ne mühim vesikadır? Hangi askeri müverrih buna muhtaç değildir?
2. Uygurca anahtar: Dünyada ancak üç müze ile yalnız Ayasofya kütüphanesi (kadim Uygurca ) metinlere maliktir. Şimdiye kadar bir Türk âliminin Uygurca metinleri halle yarayacak bir anahtar yaptığı meçhul idi. İşte bu vesika o müşkülü hallediyor. Bu, nasıl satılır? Komisyona göre Uygurcanın hiç ehemmiyeti yoktur! Çünkü maliyeye taalluku bulunmaz!
3. Zırhlı Orhaniyenin 1286 senesine ait mühimmat defteri; bu da (Bahriyeye aittir, çürüktür, maliyeye taalluku yoktur) denilerek satılmıştır. Bekli de hiç görülmemiştir.
4. Sırbisdanda ilk fethettiğimiz (Niş) kalesine dair kayıtlar.
5. Gazi mihal evlâdının (pilevne) de vakfına ait bir kayıt
6. 1134 senesine ait Hatçe sultanın mührile defterdarlığa irsal edilen fevkalâde mühim bir mutbak defteridir. Bunlar o devirde Türk yemeklerinin enaını, hububat ve eşya fiyatlarının tarifesini gösterir. Türk sanayi ve harsı itibarile pek mühim olan bir mutbak defterinin komisyonca demek ki hiç kıymeti yokmuş. Kim bilir böyle ne kadar (mutbak defterleri) uçtu gitti.
7. 1148 senesine ait (defterdar) vesair mühim maliye memurlarının mühürlerile vergi nişanlarını havi bir levha. Mühürcülük san’atı ve maliyecilik noktai nazarından buna kıymet biçilir mi? Tarih kitaplarımıza bu vesikaların bir tanesi geçmemiştir.
8. Diğer vesikalar arasında meşhur Türk edibi Şeyh Galibin evlatlarına verilen ferman ve tersane masarifine dair bir icmal vesaire vardır.
Paşam elime geçen vesikaların yalnız unvanları hamiyetli yüreğinizi tutuşturmağa kâfidir.
--------------------------------------------------------------------------------------------------
--------------------------------------------------------------------------------------------------
44 http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/2000/haziran/18/gundem.html
45 Hasan Celal Güzel “Latife Hanım’ın Mektupları” Dünden Bugüne Tercüman Gazetesi, 04.02.2005
0 yorum:
Yorum Gönder