Onaltıncı yüzyılda, Fransa Kralı I.François’nın, Alman İmparatoru Charles Quint ile başı derttedir. Charles Quint, Fransa’yı işgal etmiş ve François’i esir almıştır. Fransa kralı ise, elçisi aracılığıyla Kanuni Sultan Süleyman’dan yardım talep eder.
Fransa kralının bu talebi üzerine Kanuni Sultan Süleyman da bir mektup gönderir. Aşağıda, Fransa kralının kanuni Sultan Süleyman’dan yardım istemesine karşı Kanuni’nin Fransa kralına gönderdiği ferman yer almaktadır.
Okuyunca, atalarımızla gurur duyacak ve Osmanlı Devleti'nin ihtişamını iliklerinize kadar hissedeceksiniz ;
“ Ben ki ;
Sultanlar Sultanı,
Hakanlar Hakanı,
Hükümdarlara taç veren,
ALLAH'ın yeryüzündeki gölgesi,
Akdeniz'in ve Karadeniz'in
ve Rumeli'nin
ve Anadolu'nun
ve Azerbaycan'ın
ve Şam'ın ve Halep'in
ve Mısır'ın
ve Mekke ve Medine'nin
ve Kudüs'ün
ve Bütün Arap diyarının
ve Yemen'in
ve nice memleketlerin Sultanı ve Padişahı
Sultan Bayezid Han Oğlu
Sultan Selim Han Oğlu
Sultan Süleyman Han'ım.
Sen ki ;
Fransa vilayetinin Kralı Fransuva'sın.
Hükümdarların sığındığı kapıma elçinizle mektup gönderip, ülkenizi düşman istila edip, şu anda hapiste olduğunuzu bildirip, kurtuluşunuz konusunda bizden yardım talep ediyorsunuz.
Söylediğiniz her şey dünyayı idare eden tahtımızın ayaklarına arz olunmuştur. Her şeyden haberdar oldum.
Yenilmek ve hapsolunmak hayret edilecek bir şey değildir. Gönlünüzü hoş tutup üzülmeyesiniz. Böyle bir durumda atalarımız düşmanları mağlup etmek ve ülkeler fethetmek için seferden geri kalmamışlardır. Biz de atalarımızın yolundayız ve daima memleketler ve alınmaz kaleler fetheylemekteyiz.
Gece gündüz daima atımız eyerlenmiş ve kılıcımız belimizde kuşatılmıştır. Yüce ALLAH hayırlara bağışlasın. ALLAH'ın istediği ne ise olur.
Bundan başka haberleri, gönderdiğiniz adamınızdan öğrenesiniz...
Böyle biliniz… “
İnsanın okudukça tekrar tekrar okuyası geliyor. Mektubun içinde yer alan, dünyanın en büyük ve döneminin süper gücü olan bir devletin verdiği güçle konuşan Kanuni Sultan Süleyman’ın ağzında, bize, bir zamanlar dünyayı nasıl titrettiğimizi hatırlatan, geçmişten geleceğe doğru haykıran atalarımızın davudi seslerini, savaş meydanlarındaki naralarını duyabilirsiniz…
Okuyunca, atalarımızla gurur duyacak ve Osmanlı Devleti'nin ihtişamını iliklerinize kadar hissedeceksiniz ;
“ Ben ki ;
Sultanlar Sultanı,
Hakanlar Hakanı,
Hükümdarlara taç veren,
ALLAH'ın yeryüzündeki gölgesi,
Akdeniz'in ve Karadeniz'in
ve Rumeli'nin
ve Anadolu'nun
ve Azerbaycan'ın
ve Şam'ın ve Halep'in
ve Mısır'ın
ve Mekke ve Medine'nin
ve Kudüs'ün
ve Bütün Arap diyarının
ve Yemen'in
ve nice memleketlerin Sultanı ve Padişahı
Sultan Bayezid Han Oğlu
Sultan Selim Han Oğlu
Sultan Süleyman Han'ım.
Sen ki ;
Fransa vilayetinin Kralı Fransuva'sın.
Hükümdarların sığındığı kapıma elçinizle mektup gönderip, ülkenizi düşman istila edip, şu anda hapiste olduğunuzu bildirip, kurtuluşunuz konusunda bizden yardım talep ediyorsunuz.
Söylediğiniz her şey dünyayı idare eden tahtımızın ayaklarına arz olunmuştur. Her şeyden haberdar oldum.
Yenilmek ve hapsolunmak hayret edilecek bir şey değildir. Gönlünüzü hoş tutup üzülmeyesiniz. Böyle bir durumda atalarımız düşmanları mağlup etmek ve ülkeler fethetmek için seferden geri kalmamışlardır. Biz de atalarımızın yolundayız ve daima memleketler ve alınmaz kaleler fetheylemekteyiz.
Gece gündüz daima atımız eyerlenmiş ve kılıcımız belimizde kuşatılmıştır. Yüce ALLAH hayırlara bağışlasın. ALLAH'ın istediği ne ise olur.
Bundan başka haberleri, gönderdiğiniz adamınızdan öğrenesiniz...
Böyle biliniz… “
İnsanın okudukça tekrar tekrar okuyası geliyor. Mektubun içinde yer alan, dünyanın en büyük ve döneminin süper gücü olan bir devletin verdiği güçle konuşan Kanuni Sultan Süleyman’ın ağzında, bize, bir zamanlar dünyayı nasıl titrettiğimizi hatırlatan, geçmişten geleceğe doğru haykıran atalarımızın davudi seslerini, savaş meydanlarındaki naralarını duyabilirsiniz…
0 yorum:
Yorum Gönder