Sıcak bir günün akşamında yanında bazı ileri gelenler ile Köşkü'nün bahçesinde dolaşıyordu. Ben de o sıralar eski Köşk'ün tavan dekorlarıyla meşguldüm.
Tozlu ve sisli bir akşam Ankara'nın üzerine çökmüştü. Yer yer toz hortumları semaya doğru yükseliyor ve manzaraya daha boğucu bir hava ekliyordu. Bize:
- Ankara'yı hükümet merkezi yapmakla iyi mi ettim, diye sordu. Tabii herkes müspet cevap verdi. Arkasından ;
- Neden, suali gelince; kimi stratejiden, kimi siyasetten bahsetti. Hatta birimiz kayalık güzeldir gibi bir estetik nazariye de ortaya attı. Atatürk :
- Şimdi dalkavukluğu bırakın, diye münakaşayı kapattı. “ Ankara'nın hükümet merkezi olmak için saydığınız meziyetleri beni ikna etmeye yetmez. Ben Ankara'yı hükümet merkezi yapmakla büsbütün başka bir hedef güttüm. Türk'ün imkansızı imkan haline getiren kudretini dünyaya bir kere daha göstermek istedim. Bir gün gelecek şu çorak tarlalar, yeşil ağaçların çevirdiği villaların arasından uzanan yeşil sahalar asfaltlarla bezenecek. Hem bunu hepimiz göreceğiz. O kadar yakında olacak ki…” Alıntı : Anekdotlarla Atatürk, Em.Tümg. Muzaffer ERENDİL
Gerçekten de küçük bir köy iken kısa zamanda parklarla, yollarla doldurduğu, Atatürk Orman Çiftliği'ni kurarak yemyeşil hale getirdiği başkent Ankara'nın, günümüzde otoban, havaalanı, modern binalarla mega bir kente dönüştüğünü görebilseydi belki de çok mutlu olurdu Atatürk...
Ama kahve köşelerinde oturan insanları, çevre kirliliğini, insanların umursamazlığını ve en önemlisi, savaştan yeni çıkmış bir milletin yoktan varoluşunu görmüş olan o insan, kendisinden sonra yıllarca hiçbir savaşa girmemiş olan bu ülkenin gırlağına kadar borç batağında olduğunu, hedef olarak gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine hala ulaşılamadığını ve saymaya kalkılsa daha birçok olumsuzluğu görseydi galiba hayal kırıklığına uğrardı... Umarım önümüzdeki yıllarda kendimizi O'na afettiririz...
Tozlu ve sisli bir akşam Ankara'nın üzerine çökmüştü. Yer yer toz hortumları semaya doğru yükseliyor ve manzaraya daha boğucu bir hava ekliyordu. Bize:
- Ankara'yı hükümet merkezi yapmakla iyi mi ettim, diye sordu. Tabii herkes müspet cevap verdi. Arkasından ;
- Neden, suali gelince; kimi stratejiden, kimi siyasetten bahsetti. Hatta birimiz kayalık güzeldir gibi bir estetik nazariye de ortaya attı. Atatürk :
- Şimdi dalkavukluğu bırakın, diye münakaşayı kapattı. “ Ankara'nın hükümet merkezi olmak için saydığınız meziyetleri beni ikna etmeye yetmez. Ben Ankara'yı hükümet merkezi yapmakla büsbütün başka bir hedef güttüm. Türk'ün imkansızı imkan haline getiren kudretini dünyaya bir kere daha göstermek istedim. Bir gün gelecek şu çorak tarlalar, yeşil ağaçların çevirdiği villaların arasından uzanan yeşil sahalar asfaltlarla bezenecek. Hem bunu hepimiz göreceğiz. O kadar yakında olacak ki…” Alıntı : Anekdotlarla Atatürk, Em.Tümg. Muzaffer ERENDİL
Gerçekten de küçük bir köy iken kısa zamanda parklarla, yollarla doldurduğu, Atatürk Orman Çiftliği'ni kurarak yemyeşil hale getirdiği başkent Ankara'nın, günümüzde otoban, havaalanı, modern binalarla mega bir kente dönüştüğünü görebilseydi belki de çok mutlu olurdu Atatürk...
Ama kahve köşelerinde oturan insanları, çevre kirliliğini, insanların umursamazlığını ve en önemlisi, savaştan yeni çıkmış bir milletin yoktan varoluşunu görmüş olan o insan, kendisinden sonra yıllarca hiçbir savaşa girmemiş olan bu ülkenin gırlağına kadar borç batağında olduğunu, hedef olarak gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine hala ulaşılamadığını ve saymaya kalkılsa daha birçok olumsuzluğu görseydi galiba hayal kırıklığına uğrardı... Umarım önümüzdeki yıllarda kendimizi O'na afettiririz...
0 yorum:
Yorum Gönder