Avrupalı ve Amerikalı dost (!) ülkelerin Türkiye’ye karşı yürüttükleri iki yüzlü politikaların bir örneği daha geçenlerde meydana geldi…
Milliyet gazetesinde 08 Şubat 2008 tarihinde yer alan Güven ÖZALP’ın haberinde şu bilgilere yer veriliyor ;
“ Belçika yargısı, DHKP-C'nin bir 'terör örgütü' olduğunun kanıtlanamadığını gerekçe göstererek örgüt lideri Dursun Karataş ve 3 militan için beraat kararı verdi. DHKP-C'yi 'terör örgütü' olarak kabul eden Avrupa Birliği'nin listesinde Belçika hükümetinin imzası da var!
Sabancı Center suikastı sanıklarından Fehriye Erdal ve DHKP-C militanlarının Belçika'da işledikleri suçlardan yargılandıkları dava dün sonuçlandı. Erdal bağlantılı davalarda başından bu yana "bir dediği diğerini tutmayan" bir profil çizen Belçika yargısı yine geleneği bozmadı ve şaşırtan bir karara imza attı. Anvers Temyiz Mahkemesi, daha önceki yargı kararlarının aksine DHKP-C'yi terörist örgüt olarak nitelendirmekten kaçınırken, örgüt lideri Dursun Karataş'ın da aralarında bulunduğu 4 militan hakkında beraat kararı verdi.
Mahkeme, Belçika istihbaratının " yakın takibindeyken " firar eden Erdal'a da tecilli hapis cezası vermeyi uygun gördü.DHKP-C'yi terör örgütü olarak kabul eden Avrupa Birliği'nin (AB) listesinin altında imzası olan Belçika hükümetinin tavrını görmezden gelen mahkeme, gıyabında yargılanan terör örgütü lideri Dursun Karataş ile Zerrin Sarı, Şükriye Akar ve Bahar Kimyongür hakkında beraat kararı verdi.
Fehriye Erdal için 2 yıl, Musa Asoğlu için 3 yıl ve Kaya Saz için de 21 ay tecilli hapis kararı alan Anvers Temyiz Mahkemesi, bu 3 ismin hapis cezalarına ek olarak 1230'ar euro para cezası ödemesini kararlaştırdı. Bu cezalar da silah kanununa muhalefet ve belge sahteciliği nedeniyle verildi. Mahkemenin gerekçeli kararında, savcılığın, DHKP-C'nin bir terör örgütü, sanıklarınsa terör örgütü üyesi olduklarını somut verilerle kanıtlayamadığı belirtildi.
Müdahil taraf olan Türkiye'nin iddia ve kanıtları da "yetersiz" olarak nitelendirildi. Anvers'te alınan kararı Belçika yargısı nezdinde temyize götürme ihtimali yok. “
Bu satırları okuyunca aynı küstah tavrın sergilendiği, II. Abdülhamid’e karşı düzenlenen Yıldız Suikasti ve olayda parmağı olan bir Belçika vatandaşı ile ilgili Belçika’nın takındığı tavırların günümüzdekine tıpatıp benzediği fikri aklıma geldi.
Osmanlı topraklarında ses getirici eylemler yaparak, Osmanlı hükümetinin olayları bastırmak için şiddet uygulamasını sağlamak ve bu sayede Avrupa ülkelerinin Osmanlı’ya müdahale etmelerini ve dünya kamuoyunda, Ermenilere karşı şiddet ve kırım uygulandığı intibaını uyandırmak fikriyle II. Abdülhamid’e suikast planlanır.
İsterseniz Prof.Dr Vahdettin ENGİN’in Kurtlar Sofrasındaki Osmanlı kitabından, Yıldız Suikasti’nin anlatıldığı bölümde konuyla ilgili verilen bilgilere şöyle bir göz atalım ;
“ Ermeni ihtilal komitacılarından Kendiryan, Singer fabrikası memurlarından Belçikalı anarşist Edward Jorris ile temas kurarlar. Araba içine yerleştirilmiş bir saatli bombanın Padişahın arabasının yanında patlatılması suretiyle suikastı gerçekleştirmeye karar verirler. Suikastta kullanmak üzere Paris’te bomba, Viyana’da fayton satın alırlar…
25 Temmuz 1905 günü, Cuma namazı sonrası, namazdan çıkacağı saate göre padişahın arabasının yakınına yerleştirilen bomba, padişah’ın o gün her zamankinden farklı olarak, ayaküstü Şeyhülislam Cemalettin Efendi ile bir miktar sohbet etmesi nedeniyle erken patlar ve padişah son anda kurtulur…
Yapılan araştırmalar neticesinde, suikasti düzenleyenler tek tek yakalanır ve bir Belçika vatandaşı olan Edward Jorris de yakalanıp yargılanır. Mahkemenin kararını vermesinden bir gün önce, Belçika’nın İstanbul Büyükelçisi, Osmanlı hükümetine başvurarak, 3 Ağustos 1838 tarihli anlaşmaya istinaden sanığın Belçika’ya iadesini ister…
Belçika ve Osmanlı hükümetleri arasında konuyla ilgili tartışma ve müzakereler sürüp gider…
En sonunda Belçika’ya, suç işlediği için Osmanlı mahkemelerinde cezalandırılıp, yine de cezalarını Osmanlı cezaevlerinde tamamlayan, Fransız, Rus, İngiliz, İtalyan ve Avusturya uyruklu yabancıların bir listesi de verilir. Başlangıçta idam cezası verilen Belçikalı anarşist Edward Jorris’in cezası, II. Abdülhamid tarafından müebbete çevrilir. Sonraki gelişmeler çerçevesinde Edward Jorris Belçika’ya iade edilmez ama pasaportu verilerek Avrupa’ya gönderilir… “
En sonunda Belçika’ya, suç işlediği için Osmanlı mahkemelerinde cezalandırılıp, yine de cezalarını Osmanlı cezaevlerinde tamamlayan, Fransız, Rus, İngiliz, İtalyan ve Avusturya uyruklu yabancıların bir listesi de verilir. Başlangıçta idam cezası verilen Belçikalı anarşist Edward Jorris’in cezası, II. Abdülhamid tarafından müebbete çevrilir. Sonraki gelişmeler çerçevesinde Edward Jorris Belçika’ya iade edilmez ama pasaportu verilerek Avrupa’ya gönderilir… “
Günümüzden yaklaşık bir asır önce meydana gelen olaylar da, Belçika hükümetinin tavırları da hiç değişmemiş bence… Türk milletine karşı terörist faaliyetlerde bulunanlara sempati duyulmaya, onları kendi ülkelerinde barındırmaya, kendi topraklarında yakalananları, Türkiye’nin iade taleplerini geri çevirmeye devam eden başta Belçika olmak üzere, tüm dost (!) ülkelere sesleniyoruz…
Avrupa'da varolduğuna inanmak istediğimiz, demokrasi ve özgürlük gibi değerler aşkına söyler misiniz ; Amacınız nedir ?...
0 yorum:
Yorum Gönder