tarih saati: bulgaristana satılan osmanlı arşivleri ve kaybolan tarihi mirasımız... birinci bölüm...

Osmanlı arşivlerinin nasıl talan edildiği ve yok edildiğini Dr. Adil ÇELİK tarafından hazırlanan “ Kuru Ot ve Paçavra Fiyatına, Okkası Üç Kuruş On Paraya” isimli çalışma tüm dehşetiyle ortaya koyuyor. Bölümler halinde yayınlayacağım çalışmanın tamamını Stratejikboyut.com sitesinde, Bulgaristan’a Satılan Osmanlı Arşivi ve Yok Olan Arşivler isimli haberde bulabilirsiniz…

“ Kuru Ot ve Paçavra Fiyatına, Okkası Üç Kuruş On Paraya ” Bulgaristan’a Satılan Osmanlı Arşivi ve Yok Olan Arşivler
Dr. Adil ÇELİK – Birinci Bölüm


“…Mayısın on ikinci Salı günü Sultanahmetteki Maliye evrak hazinesinin önünde (20–30) kadar araba sıralanmış kapının önüne büyük bir baskül konmuş, bir takım çemberlenmiş kâğıtlar tartılıyor ve hamallarla bu arabalara konuluyor ve Sirkeci istasyonuna taşınıyordu. Bu ameliye esnasında bunlardan birçokları da sokaklara dökülüp saçılıyordu.

Bu binanın önünde Sultanahmet tramvay mevkiine kadar olan yol birçok vesikalarla dolmuş ve örtülmüştü. Bilhassa tapu dairesinin önündeki bunlar bir yığın teşkil ediyordu.

Bu sırada bir ses yükseldi. Bu Hazine Bekçisi Bekir Ağanın sesi idi. Yoldan arabalar ile geçen çöpçülere çıkışıyor, vazifelerini yapamadıklarını söylüyor, yol üzerindeki kâğıtları süpürmelerini ihtar ediyordu.

Çöpçülerde cevap veriyor, kâğıtların çokluğundan şikâyet ediyor, akşama kadar çalışsalar bitiremeyeceklerini anlatıyorlardı.

Nihayet çöpçüler bu kâğıtların bir kısmını toplayarak Kumkapı sahillerine atmak üzere kaldırmaya başladılar…” (Son Posta Gazetesi, 4 Haziran 1931)

Giriş

Son Posta Gazetesi, Osmanlı Arşivlerinin Bulgaristan’a “kuru ot ve paçavra fiyatına, okkası üç kuruş on paraya” (3.10 kuruş) satılmasını olayı bu sözlerle okuyucularına aktarıyordu. Gazeteler de “20. Asırda Hülakû Faciası” olarak nitelendirilen olaya bizzat şahit olanlar veya bir yerlerden duyanlar inanmakta zorlanıyorlardı. Fakat dünya tarihinde eşine rastlanamayacak şekilde, bir ülkenin nerdeyse 600 yıllık tarihi birikimi, bir milletin hafızası ve birçoğu altın yaldızlı, el emeği, göz nuru tarihi belgeleri, maliyeye gelir getirsin diye kuru ot fiyatına satılıyordu. Çoğu insanın “artık bu kadar da olamaz” diyeceği olay maalesef olmuş ve hatta Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü 1993 yılında konuyla ilgili tam 604 sayfalık bir kitap bile yayınlamıştı.(1)

Bu çalışmada, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünce basılan bu kitap esas alınarak o dönemde yaşanın evrak satılma olayı ve bu olay sırasında basın ve olaya adı karışan görevlilerin tutumlarıyla daha sonraki yıllarda arşivlerle ilgili yaşanan sorunlar üzerinde durulacaktır.

1. Arşivlerin Bulgaristan’a Satılması ve Olayın Kamuoyunca Duyulması

Milliyet Gazetesinin 21 Mayıs 1931 tarihli haberinde göre olay, iki yıl önce Maliye Bakanlığınca Defterdarlığa gönderilen lüzumsuz evrakların satılması yazısıyla başlamıştı. Bu yazı üzerine Defterdarlık bünyesinde bulunan dairlerde çalışanların içinde yer aldığı ve başında Nev’i B. olduğu bir komisyon oluşturulmuştur. Çalışmalar sırasında komisyon başkanı, Sultanahmet mahzenindeki evrakın kıymetli olduğunu, zayi olmaması için başka yere nakledilmemesi hususlarını evrak satışından 9 ay önce Maliye Bakanlığına bir rapor halinde bildirmiştir.

Fakat bu arada Komisyonun ortak olarak hazırladığı rapor Bakanlığa gönderilmişti. Bakanlık, bir yazı ile evrakı lüzumlu ve lüzumsuz olarak iki ayırmış, lüzumsuz olanların gazeteye ilan vererek satılmasını, satılan evrakın bakkal vesaire yerde kalmaması için, alıcılara bu evrakı yurt dışına çıkarma şartını getirmiştir.(2) İşte bu inanılmaz tarihi olay böyle başlamıştı.

Sessiz sedasız yürütülen satış işlemi, nakliye sırasında sokağa dökülen evrakların dikkat çekmesi nedeniyle, Son Posta Gazetesi muhabiri İbrahim Hakkı (Konyalı) Bey tarafından ilk kez 13 Mayıs 1931 tarihinde kamuoyuna durulmuştur. Verilen haberlerde tarihi evrakların İzzet Halim Bey M. Takforyan ve ortaklarına satıldığı, 120 balya ve 500 sandık civarında olan evrakın içinde çok kıymetli ve tarihi değeri olan belgelerin olduğu, bu evrakın en azından tasniften sonra satılması gerektiği belirtilmiştir.(3)

Olayı gazetelerden öğrenen, zamanın İstanbul Belediyesinde gazetelerle ilişkilerden yürütmekle görevli Osman Ergin, konuyu Muallim Cevdet (İnançalp)’a duyurmuştur. Duyduklarına ve gazetelerde gördüklerine inanamayan Muallim Cevdet, büyük bir şok içinde Sultanahmet’e gitmiş ve bir süre sonra, beşer kuruşa çocukların elinde topladığı ve içinde Viyana seferine dair Yol Masraf Defteri, Uygurca bir anahtar, Sırbistan’da ilk fethettiğimiz Niş kalesine dair kayıtlar gibi bazı belgelerin bulunduğu bir kucak evrakla beraber ağlayarak geri dönmüştür. Osman Ergin Beyin teşvikiyle, kişilik olarak cesur ve pervasız olan M. Cevdet’le beraber konunun Başvekil (Başbakan) İsmet İnönü’ye bildirilmesi kararlaştırılmıştır.(4)

Muallim Cevdet, “Paşam, Bahri, Mali, Fenni, Ticari, Hukuki, Sanai, Edebi, tarihimizin vesikaları..” diye başladığı yazısında; bu milletin bahsi geçen alanlarda tarihinin henüz yazılmadığı ancak belgelerinin arşivlerde olduğunu belirtmiş, ancak bu hazinenin şu an satılmakta olduğunu, oysa batılı bilim adamalarının bu belgelere hayran kaldıklarını ve takdir ettiklerini, bin yıllık tarihi belgelerini satan bir cemaati, batı medeniyetinin de kendi içine almayacağını söyleyerek, olaya el koymasını istemiştir.(5)

Tarih bilincine sahip insanların gayretleriyle konuyu Ankara’ya da takip eden, Halil Ethem Eldem, Başbakan İnönü ile yoğunluğu nedeniyle ancak ayaküstü görüşmüş ve diğer milletvekillerine de bilgi vermiştir.(6)

Halil Bey, M. Cevdet’e yazdığı mektupta Başbakanlık Müsteşarı Kemal Bey’le de görüştüğünü ve satılan belgelerin birer suretini gösterdiğini, konuyla ilgilenme sözü aldığını yazmıştır.(7)

Diğer yandan, konudan haberdar olan Manisa Milletvekili Refik Şevket İnce Meclise soru önergesi vererek gelişmeleri takip etmiştir. Meclise verilen soru önergesi üzerine, dönemin Maliye Bakanı Mustafa Abdulhalik Renda, maliye memurlarına yapılan usulsüz ödemelere cevap verdikten sonra, konuyla ilgili olarak;

“Vaktiyle bir defa ilanı meşrutiyet akabinde, sonrada mütarekeden evvel tasnif edilmiştir… Tasnif edilmiş olanlar üst kata aktarılmış oralarda raflara konulmuştur.

Evrak tasnif edildikten sonra, ayrıldıktan sonra, ayrımlı evrak mahzenin üst katındaki yerlere konulmuştur ve deftere yazılmıştır. Altta kalan karışık ve tasnif edilmemiş evraktır.

Yeni harfler münasebetiyle bu evrakın kıymeti tarihiyeyi haiz olmayanlarını yakmak mevzubahis oldu. Vekâlette düşünüldü ki bunlar imha edileceğine, memleket dâhilinde şuraya buraya atılacağına kağıt fabrikalarına vesaireye satalım denildi.

Satış içinde eskiden orada bulunan tapu kuyudu atıka memurlarından iki, defterdarlıktan iki, tasfiye hesabatından bir olarak beş kişiden mürekkep bir heyet tefrik edilerek mevcut evrak tetkik edilmiş, bunlardan işe yarayanlar ayrılarak yukarı kata konulmuş ve mütebaki işe yaramayanlar da satılmak için ayrılmıştır. Bu karar verildiği zamanlarda tarih müesseselerine müracaat edilmemiştir.

(Satış)… Müzayede ve münakaşa kanununu ahkâmına tamamen riayet edilmiştir. (konuyla ilgili )…tahkikat henüz bitmemiştir. Yalnız maliye müfettişlerinin tahkikatı esnasında işe yarayan evrakın üst katta mevcut olduğu görülmüştür.

(Bulgaristan’a gönderilen)… Evrakların iadesi kabildir. Bu vaka üzerine evrak alanlar isterseniz aynen iade edelim dediler. Bizde aynen iadesini istedik” şeklinde cevap vermiştir.(8)

Bu cevaptan dört gün sonra Başbakanlıktan Başvekil İsmet İnönü’nün imzasıyla gönderilen bir tamimle, İstanbul’da satılan evrak içinde kıymetli belgelerin olduğunun anlaşıldığı, aynı durumun diğer kurum ve vilayet arşivlerinde olabileceği, bunların değerinin ancak ihtisas erbabınca takdir edilebileceği, bu nedenle evrakın yok olmasına meydan verilmemesi ve gerekli tedbirlerin alınması istenmiştir.(9)

Sonraki günlerde olaya sebebiyet verenler hakkında yürütülen soruşturmalar (10), arşivlerin perişan durumu (11), satılan yaklaşık kırk ton evraktan 53 balyalık kısmının ancak geri getirilmesi (12), gibi konular gündeme gelmiştir.

-------------------------------------------------------------------------------------------------

• Not: Bu makalede yer alan Gazete haberleri ve raporların bir kısmının aslı T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü tarafından 1993 yılında yayınlanan “Bulgaristan’a Satılan Evrak ve Cumhuriyet Dönemi Arşiv Çalışmaları” adlı eserde yer almaktadır.

1 “Bulgaristan’a Satılan Evrak ve Cumhuriyet Dönemi Arşiv Çalışmaları”, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Cumhuriyet Arşivi Daire Başkanlığı, Yayın Nu:19, Ankara, 1993,

2 Milliyet, 21 Mayıs 1931, 3. sayfa

3 Son Posta, (285) 13 Mayıs 1931, 1. sayfa ve 14 Mayıs 1931, 1. sayfa, Vakit 19 Mayıs 1931, 1–2 sayfalar

4 Osman Ergin, M. Cevdetin Hayatı, Eserleri ve Kütüphanesi, Bozkurt Basımevi, İstanbul, 1937 (Bulgaristan’a satılan Evrak ve Cumhuriyet Dönemi Arşiv Çalışmaları, T.C. Başbakanlık Devlet arşivleri Genel Müdürlüğü Cumhuriyet Arşivi Daire Başkanlığı, yayın Nu:19, Ankara, 1993, s.3–4

5 Ergin, a.g.e., s.112

6 Vakit, 14 (4796), 19 Mayıs 1931, 1,2 sayfa

7 Ergin, a.g.e., s.120

8 Meclis Tutanakları, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6.6. 1931 Tarihli, Dördüncü Devre, Fevkalede İctima, Onuncu İnikat: İ:10 6.6.1931 C:1, Hakimiyeti Milliye, 8 Haziran 1931 1. sayfa

9 Bulgaristan’ Satılan Evrak… a.g.e., s.10

10 Milliyet, 22, 24, 26 ve 29 Mayıs 1931 tarihli sayılar,

11 Vakit, 14 Haziran 1931, 1,2 sayfalar

12 Açık Söz, 22 Mayıs 1936, 1. sayfa

internet kitapçınız kitapyurdu.com'dan binlerce kitaba ulaşabilirsiniz.

0 yorum:

Yorum Gönder

Copyright © 2008 - tarih saati - is proudly powered by Blogger
Smashing Magazine - Design Disease - Blog and Web - Dilectio Blogger Template