tarih saati: çanakkale kahramanı seyit onbaşı sefalet içinde ölmüş (!)...

çanakkale kahramanı seyit onbaşı sefalet içinde ölmüş (!)...

Seyit Onbaşı, 1889 yılının Eylül ayında Havran İlçesi Çamlık (Manastır) köyünde dünyaya geldi. Babasının adı Abdurrahman, annesinin ki Emine idi.

Seyit, 1909 yılının Nisan ayı başlarında askere alındı. 1912'de Balkan Savaşları'na katıldı. Savaş bitiğinde terhis edilmedi ve topçu eri olarak Çanakkale Cephesi'nde görev aldı. Seyit Onbaşı büyük bir güçle 215 Okkalık mermiyi üç kez kaldırarak namlunun ucuna sürmüş ve bu kahramanlığı ile Ocean gemisi büyük bir yara almıştı. Çanakkale Savaşları'nda gösterdiği kahramanlıkla adını Türk tarihine yazdırdı. İşte 18 Mart günü yaşananlar ;

“ 18 Mart günü saat 17.00 olmuştur. Deniz savaşı bütün hızı ve şiddeti ile devam etmektedir. O ana kadar Türk topçusunun maharetli atışları ve Nusret’in gizlice döktüğü mayınlarının yardımı ile düşmanın, Bouvet zırhlısı batırılmış, Inflexible ve Irresistible ise ağır yaralanarak yan yatmış, düşmanda bir panik havası görülmeye başlanmıştı. Yan yatmış olan Irresistible’in hemen yanından, Ocean isimli zırhlı, bağından boşanmış azgın bir at gibi, tekme savururcasına, sağa sola ateş kusarak pervasız bir şekilde ileri gitmeye başlamıştı. Bilhassa Rumeli Hamidiye ve Rumeli Mecidiye tabyaları bu zırhlının açtığı ateşlerle toz duman içinde kalmıştı.

Tam o sırada Rumeli Mecidiye tabyasının ağır toplarının bulunduğu kısma Ocean’ın fırlattığı büyük bir düşman mermisi düşmüş, tabyanın cephaneliği isabet aldığından büyük bir infilak meydana gelmişti. Taş toprak ve insan parçaları havaya savrulmuş, tabya toz bulutları içinde kalmıştı. Tabyada topçu yardımcılığı yapan, Balıkesir’in Havran-Çamlık (bugünkü ismiyle Kocaseyit) Köyü’nden Mehmet oğlu Seyit Onbaşı, patlamanın tesiriyle üzerine örtülmüş olan taş toprak parçalarını silkeleyip, başını kaldırdı, sağa sola bakındı. Hâlâ yaşıyordu. Şükür yaralanmamıştı da. Yanıbaşında takım arkadaşı Ali’yi gördü:
- Arkadaşlar nerdeler?
- Arkadaşların hepsi şehit oldular. Sadece sen ve ben kaldık.
Seyit doğrulup boğaz sularına bir göz attığında çok heyecanlandı. Düşman zırhlılarından bir tanesi (Ocean) sağa sola alev kusarak hızla ilerliyordu. Hemen istihkamdaki toplara bir göz attı. Bir tanesi dışında hepsi kullanılamaz derecede hasara uğramıştı. Çalışır vaziyette olan topa ait mermileri kaldırıp namluya sürülmesine yardımcı olan vinç tertibatının parçalanmış olduğunu fark etti. Ama bir şeyler yapmalıydı.

İşte o an yerde, çalışabilir vaziyetteki topa ait dört adet mermi vardı. Sağına soluna bakındı başka mermi de kalmamıştı. Topun atış yapabilmesi için yerde duran mermilerin, birkaç basamaktan oluşan topun merdiveninden yukarı çıkarılıp namlu haznesine sürülmesi gerekiyordu. Ani bir kararla mermilerin yanına gitti. Arkadaşına ;
- Gel Ali! Yardım et de şu mermiyi sırtıma alayım. Dedi. Arkadaşı şaşkın şaşkın bakarak ;
- Bu mermilerin her biri 215 okka(275 Kg.) çeker. Kaldıramazsın Seyit! dedi.
- Bir deneyelim! diye cevap verdi.
Ellerini toprağa bulayıp tuttukları mermiyi Seyit’in sırtına koymaya muvaffak oldular. Seyit kemiklerinin çatırdadığını duyar gibi oldu. Gözlerinin önünden şimşekler geçtiğini zannetti. Boyun damarları parmak gibi dışarı çıkmıştı. Hafif sendeledikten sonra topun merdivenlerini teker teker, yavaş yavaş çıktı. Arkadaşının yardımıyla mermiyi topa sürmeye muvaffak oldu. Nişan tertibatını yeniden ayarlayarak besmeleyle ateşledi. Bu üçüncü mermi, gemiye kıç tarafından su hizasından isabet edip patladı. Geminin dümen tertibatı parçalandı. Dümensiz kalan gemi geniş yaylar çizerek başıboş sürüklenmeye başladı.

Koşar adım yanlarına gelen batarya komutanı Hilmi Bey, yanlarında iki Alman subayı olduğu halde takdir dolu gözlerle bakarak:
- Sen miydin Seyit? Vurdun gemiyi, dedi.

Ocean sulara gömülüyor…

Az sonra kulakları sağır eden bir patlama oldu. Denize baktıklarında az önce Seyit’in dümenini tahrip ettiği, başı boş dolaşmaya başlayan geminin, siyah dumanların içinde kaldığını, dumanlar biraz dağıldığında da yan tarafa doğru yatmakta olduğunu gördüler.
Evet Ocean başıboş ve dümensiz kaldığı için Nusret’in mayınlarından birine çarpmış ve hızla batıyordu. Siperlerin arkasından ve gözetleme yerlerinden tekbir sesleri yükseliyor, alkışlarla ortalık çınlıyor, birbirlerine sarılan komutan ve askerler sevinç gözyaşlarına boğuluyordu… Seyit Onbaşı’nın attığı mermi, bir tek mermi, çılgın Ocean’ı durdurmakla kalmamış savaşın kaderini de değiştirmiştir.

Ertesi günü istihkamları tek tek dolaşmaya başlayan Müstahkem Mevki Komutanı Cevad Bey, Seyit’in kahramanlığını öğrenir:
-Evladım bu mermileri nasıl kaldırıp, topun namlusuna sürdüğünü bize gösterebilir misin?
Seyit biraz mahcup bir eda ile, aynı türden bir merminin yanına gider, ellerini toprağa sürer, besmele çekerek mermiye sarılır, fakat mermiyi yerinden bile kımıldatamaz. "

Seyit onbaşının günümüze ulaşan tek fotoğrafı…

Bu tarihi olayın belgelenmesi için, merminin ağaçtan bir modelini yaparlar, Seyit Onbaşı’ya bunu kaldırtarak fotoğrafını çekerler. Gerçekten de bu fotoğraf dünya basınında yer almış ve bugün de arşivlerde mevcuttur. Bu fotoğrafın hepimizin çok iyi bildiği ve Seyit Onbaşının günümüze ulaşan tek fotoğrafıdır…

Çanakkale kahramanı Seyit Onbaşının sefalet içinde ölmesi...

Seyit Onbaşı 1918 sonbaharında köyüne döner. Çiftçilik ve ormancılık yaparak hayatına devam eder. Cumhuriyet kurulduktan çok sonra Mustafa KEMAL’in Edremit’i ziyareti sırasında Seyit Onbaşı'yı sorar. Kaymakam dahil kimsenin nerede ve nasıl yaşadığını bilmediğini öğrenir. Uzun müddet sonra bulunur. Kaymakam Seyit Onbaşı’yı Mustafa KEMAL’in huzuruna çıkarmadan önce kılığını beğenmeyip, tıraş ettirip takım elbise giydirir. Bu olay, Atatürk’ü derinden yaralar ve Kaymakam dahil orada bulunan herkesi azarlar…

Seyit Onbaşı 1934 tarihinde yürürlüğe konan soyadı yasasıyla "Çabuk" soyadını almıştır.

Seyit Onbaşı'nın köyüne (Seyit Çabuk / 1889-1939), Çanakkale Savaşlarında gösterdiği kahramanlık nedeniyle kendi ismi olan "Kocaseyit Köyü" ismi verilmiştir.

Seyit Onbaşı ölene kadar çiftçilik ve ormancılıkla geçinmeye çalışmış ve sefalet içinde yaşamıştır. 1939 yılında, akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle perişan halde vefat etmiştir.

Çanakkale kahramanı Havranlı Kocaseyit'in 3 oğlu ve 2 kızından hayatta kalabilen son emaneti, kızı Ayşe Çabuk Yıkar (96), 26 Ekim 2007’de Kocaseyit köyündeki evinde vefat etmiştir.

Asım diyor ki :

Edremitli Seyit Onbaşı... Sen bizim için sırtında 275 kiloluk mermiyi taşıdın ama biz sana sahip çıkamadık ve senin çocuklarının karnını bile doyuramadık…

internet kitapçınız kitapyurdu.com'dan binlerce kitaba ulaşabilirsiniz.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

slm seyit onbasının degeri bilinmiyor ordakı heykelde bile yanlıs yapılmıstır seyit onbası mermiyi kucagında degil sırtında tasımıstırr lütfen boyle degerli bir insanın önemini bilinnn

Adsız dedi ki...

SEN GERÇEĞİNİ DEİL AĞAÇTAN OLANINI KALDIRSAN ALNINDAN ÖPERDİM..!

Adsız dedi ki...

evett yaaaa

Yorum Gönder

Copyright © 2008 - tarih saati - is proudly powered by Blogger
Smashing Magazine - Design Disease - Blog and Web - Dilectio Blogger Template