Tarih boyunca, beş kıtada hüküm sürmüş olan atalarımız, gittikleri yerlerde birçok tarihi eser bırakmış ve fetihler esnasında gittikleri bölgelerde vefat eden veya savaşlarda şehit olan Türk büyükleri, yaptıkları büyük hizmetlere karşılık milletin kendilerine duydukları derin saygının göstergesi olarak, gelecek nesillerin de hizmetlerini hatırlamaları için adlarına türbeler yapılarak bu türbelere defnedilmişlerdir…
Özellikle Türk Devletleri'nden geçtiğimiz asra kadar hüküm süren ve en büyüğü olan Osmanlı Devleti de yaptığı fetihlerle beş kıtaya yayılırken, bu fetihlerde görev alan birçok cengaveri ve onları barındıran tarihi eserleri, medreseleri, kervansarayları, imaretleri toprağın sıcak bağrına bırakarak ilerliyordu...
Yüzyıllar geçtikçe, Anadolu'dan gittgide uzakta kalan bu muhteşem tarih mirası ise maalesef korunamadı ve hem eşsiz tarihi eserler tahrip edildi, hem de bu eşsiz tarihi varlığın meydana gelmesini sağlayan değerli şahsiyetler yüzüstü bırakıldı...
Son dönemde hem ülkemizde, hem de yurt dışında bulunan tarihi varlıklarımızla ilgili bir çalışma başlatıldı ve bu çalışma esnasında, utanılacak manzaralarla karşılaşıldı. İşte Türk Tarih Kurumu'nun yaptığı çalışma ve ortaya çıkan bazı acı manzaralar ;
Tarih Kurumu yurt dışındaki kültür varlıklarımızın envanterini çıkarıyor. Beş kıtaya yayılan camilerimiz, türbelerimiz, içler acısı durumda. Bazıları gazino ve gece kulübü yapılmış.
İmparatorluğun çöküşüyle birlikte nüfusunun bir bölümünü sınırları dışında bırakmak zorunda kalan Türkiye, dışarıda kalan kültür varlıklarına da sahip çıkamadı. Türk medeniyetini simgeleyen birçok kültür varlığı çeşitli ülkelerde perişan bir şekilde kaderine terk edildi. Gece kulübü yapılan camiler, yıkılan kaleler yürek yakarken, Türk Tarihi Kurumu bilinmeyen binlerce Türk varlığını bir envanter haline getirme projesinde sona yaklaştı.
Türk Tarih Kurumu, 2003 yılında başlattığı Türk Kültür Varlıkları Envanteri çalışmasında önemli mesafe kaydetti. Ortaya çıkan sonuçlar, bir yandan Osmanlı Türk medeniyetinin ihtişamını, bir yandan da sınırlarımız dışında bıraktığımız kültür varlıklarımızın nasıl perişan bir halde olduğunu ortaya çıkardı. Avrupa'dan Orta Asya'ya, Afrika'dan Uzakdoğu'ya kadar çok geniş bir coğrafyada yer alan ülkelerin önemli bir bölümündeki çalışmalar tamamlandı. Bugüne kadar Türkiye'ye izin vermeyen tek ülke Yunanistan oldu. Yunanistan, 5 yıldır yapılan bütün başvurulara rağmen, Türkiye'den uzmanların tarihi ve kültürel varlıkları araştırmasına izin vermedi.
Balkanlar ve Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika'da birçok ülkede çalışmalar bitirildi ve envanter hazırlandı. Kafkasya çalışmaları başladı, İran ve Hindistan ile anlaşma yapıldı. Çalışmalarda Türklere ait binlerce mimari ve kültürel yapı tespit edildi. Çok büyük bölümü Türkiye'de de kayıtlarda bulunmayan bu eserlerin fotoğrafları çekildi, ölçüleri alındı, modelleri yapıldı. Bir çok eserin lokanta ya da gazinoya dönüştürüldüğü tespit edildi. Camilerin içler acısı durumu fotoğraflandı.
Çalışmaya göre Makedonya ve Bosna, Türk eserlerine en fazla sahip çıkılan ülkeler. Bulgaristan'da striptiz kulübü yapılan camiler bile var. Suudi Arabistan'da doğru dürüst bir tek Hicaz demiryolunun Medine'deki istasyon kaldı. Bazı Vahabi vakıflarının Balkanlar'daki Türk eserlerini bile tahrip ettiği belirlendi.
Çalışmalar sırasında ünlü Akıncı beyi Malkoç Bey'in mezarı da tesadüfen bulundu.. Malkoç Bey Türbesi, Bulgaristan'da Gabrova ile Lofça arasında bulunan ve 1950 yılında adı Bourya olarak değiştirilen Malkoç köyünde yer alıyor. Türbeyi Yrd. Doç. Dr. Mehmet İbrahimgil, Öğretim Görevlisi Neval Konuk ve Mimar Mehmet Emin Yılmaz'dan oluşan ekip tespit etti. Çevresinde akıncıların mezarlarının yer aldığı türbe, içler acısı durumda.
Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Yusuf Halaçoğlu, envanter tamamlandığında herkesi çok şaşırtacak nitelikte bir dökümün ortaya çıkacağını belirtti. Çalışmaları yürüten ekipte, mimar, tarihçi ve sanat tarihçilerinin yer aldığını vurgulayan Halaçoğlu, “Örneğin Bulgaristan'da 78 mimari yapı var sanılıyordu, biz 500'ün üzerinde Türk kültür varlığı tespit ettik. Çalışmalarımızda her gittiğimiz ülkede o ülkeden bir uzmanı da yanımıza aldık. Çok büyük bir medeniyeti ortaya çıkarıyoruz. Somali'den Çin'e uzanan bir medeniyet bu” dedi.
Ne kadar acı ki ; cengaverliğiyle ün yağmış olan Akıncı Beyi Malkoç Bey’in mezarına bile sahip çıkamamışız… Umarım tarihi eserlerimizin tespiti ve yeniden imarı çalışmaları gitgide hız kazanır ve bu yiğitlerin daha fazla kemikleri sızlamadan, genç nesillerin kendilerini ziyaret ederek hak ettikleri saygının gösterilmesi sağlanabilir…
Bu arada yüzyıllardır, Anadolu’nun bağrında veya İstanbul gibi büyük şehirlerimizde, faaliyet göstermeye devam eden, binlerce Ermeni, Rum, Süryani, Yahudi cemaatlerine ait tarihi eserler hiçbir zarar görmeden ayakta kalmaya devam ederken, hatta bizzat Türk Hükümeti tarafından restore edilirken, bize ait eserlerin kirletilmesi ve oralarda medfun büyüklerimize hakaret edilmesi, gayet düşündürücü…
En önemlisi de bizim bu olanlara karşı hiçbir şey yapmayışımız ve yapamayışımız. İçinde bulunduğumuz siyasi, ekonomik ve sosyal bunalımların sebebi, bu büyük insanlara ve onların bıraktığı eserlere karşı yapılanlar ve bizim kayıtsız kalışımız olmasın sakın ?...
0 yorum:
Yorum Gönder